28 Ekim 2008 Salı

CP’LİLER İÇİN UZAY TERAPİSİ ARTIK TÜRKİYE'DE

08.06.06 - Sakın haberimizi okumadan başlığa takılıp spastik engelli çocukların uzaya gideceğini düşünmeyin… Çünkü Özel bir uzay kıyafeti Dünya'ya spastik engelli çocuklar için geri döndü ve Amerika'dan sonra şimdi Türkiye'de… TheraSuit isimli bu kıyafetin ilk hali, özellikle Sovyet uzay programıyla kozmonotların uzayda yerçekiminin etkisini yok etmek ve uzun süreli uzay uçuşlarında kas tonuslarını korumaları için dizayn edilmişti…



Uzun çalışmalar sonucu Amerikalı bilim adamları tarafından geliştirildi ve direnç ve kuvvet eğitimiyle hastayı desteklemek ve vücudun duruş şeklini düzeltip genel kas kontrolünü anlamlı bir şekilde geliştirmek için kullanılmaya başlandı. 2005 `Avrupa Yılın Buluşu Ödülü' alan ve özellikle Serebral Palcy'li çocukların temel motor becerileri öğrenmesine yardım eden süreci hızlandıran bu yöntem, dünya genelinde sertifikalı 75 klinik tarafından başarıyla uygulanırken Türkiye'de de 1.200.000 fiziksel engelli için yeni bir umut niteliği taşıyor.



Yöntemin Türkiye temsilcisi Bio-Etik Rehabilitasyon ve Sağlık Hizmetleri Ltd.Şti.nin misafiri olarak Türkiye'ye gelen Therasuit yönteminin mucidi Izabela KOSCIELNY , 10 Haziran 2006 günü Ankara Swisshotel'de yurtiçi ve yurtdışından birçok uzmanın da hazır bulunacağı tanıtım ve gala gecesinde bir konferans vererek, Türkiye'de yöntemin uygulanması için de start vermiş olacak.



Konferans Programı:

17.00 : Therasuit – Evrensel Egsersiz Ünitesi ve Suittherapy Yöntemi

Izabela KOSCIELNY

19.00 : Gala Yemeği

Devlet Halk Dansları Topluluğu Gösterisi

Erkan Oğur ile folk/caz dinletisi

Tarih : 10 Haziran 2006

Yer : Ankara Swisshotel – Yıldızevler / Çankaya / ANKARA



Sınırlı sayıdaki katılım için lütfen cevap veriniz : 318.224 95 25



e-mail : info@bio-etik.com

www.bio-etik.com

www.suittherapy.com

Otistik oğlunu tedavi etti


Otistik oğlunu tedavi etti
01 Haziran 2008 Pazar 17:30
Cem Kınacı, dünyada çok az bilinen hiperbarik oksijen tedavisi hakkında iki yıl boyunca araştırma yaptı.
Yaşanmış bir hayat hikâyesinden esinlenerek beyazperdeye aktarılan 'Lorenzo'nun Yağı' filmi İstanbul'da gerçek oldu. Oğlunun iki buçuk yaşındayken otizm hastası olduğunu öğrenen nükleer tıp uzmanı Cem Kınacı, dünyada çok az bilinen hiperbarik oksijen tedavisi hakkında iki yıl boyunca araştırma yaptı.

İlgili Haberler
'Lorenzo'nun Yağı' filmi gerçek oldu
Konuyla ilgili bütün bilimsel yayınları aldı, Amerika'da kurslara katıldı. Kınacı, iki yılın ardından Türkiye'de ilk tedaviyi kendi oğluna uygulayarak onu ayağa kaldırmayı başardı. Kınacı çiftinin 1999'da Ata ismini verdikleri oğulları oldu. Ata'nın hayatı, 1,5 yaşında vurulduğu bir aşıdan sonra değişti. Aile, oğullarındaki bu değişikliğin 'sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir genel gelişim bozukluğu' olarak tanımlanan otizm olduğunu öğrendi. Fakat konunun uzmanları, yapılacak bir şeyin olmadığını, ancak özel eğitimle bazı şeylerin değişebileceğini söyledi. Cem Kınacı'ya da "Bu duruma alış, antidepresan kullan." önerisinde bulunuldu. Bunun üzerine Kınacı, 2003'te hastalığı araştırmaya başladı. Önce internet, sonra uluslararası kuruluşlar derken, otizmle ilgili dünya genelinde yapılan bütün çalışmalardan haberdar oldu. İnternet üzerinden uzaktan eğitimlere başladı, konuyla ilgili kitaplara ve dergilere abone oldu. Sonuçta otizmin birçok tedavi yönteminin bulunduğunu öğrendi. Başta hiperbarik oksijen tedavisi ile mineral ve vitamin desteğini Türkiye'de ilk kez oğlu Ata'ya 2004 yılında uygulamaya başladı. Bu çalışmalar ise genelde ABD'de yapıldığı için 2005 yılından itibaren bu ülkede kurslara gitti. 2006 yılında ise bu tedavi yöntemlerini uygulamak için 'otizmi yenmeyi bilen hekimlere verilen' DAN sertifikası aldı. Türkiye'de bu sertifikayı alan ve Uluslararası Otizm Enstitüsü'ne üye olan tek kişi oldu.

Cem Kınacı, oğluna uyguladığı tedavi yöntemine, 'Ata Kınacı protokolü' ismini vermiş. Bunu bu zamana kadar yerli-yabancı 3 bin çocuğa uygulayan doktorun çalıştığı hastaneye Avrupa, Afrika ve Asya ülkelerinden birçok hasta gelerek, tedavi oldu. Bu yola oğlu için çıktığını belirten Kınacı'ya göre, mevcut şartlara göre hareket etmek normal değil. Mutlaka yapacak bir şeyler bulunuyor. Çocuğunun her geçen gün biraz daha iyileşmesinin kendisini sürekli motive ettiğini anlatan Kınacı, tedavide ilaç kullanmadığını anlatıyor. "Süreç hastanın beynindeki hasarın durumuna göre değişiyor. Tam iyileşme veya mevcut durumdan çok daha iyi pozisyona geçmek her zaman mümkün." diyor. Tedavi öncesi yerinden bile kalkamayan Ata, bilgisayar kullanan, alışverişe giden bir çocuk haline geldi. Alanında Avrupa'nın en iyi üç hekimi arasına giren Kınacı'nın 683 hasta üzerinde yaptığı otizm çalışması Cambridge Üniversitesi tarafından bilimsel bir çalışma olarak kabul edildi. Doktor baba ayrıca, 14-16 Haziran tarihlerinde İstanbul Grand Cevahir Otel'de yapılacak 1. İstanbul Uluslararası Otizm Kongresi'nin Türkiye'ye getirilmesinde de etkili oldu.

'Lorenzo'nun Yağı' filmi gerçek oldu
Yönetmenliğini George Miller'in yaptığı Lorenzo'nun Yağı, 1992 yapımı bir dram filmi. Yapımın en önemli özelliği yaşanmış bir öyküden alınmış olması. Film, Augusto Odone ve Michaela Odone adlı anne-babanın, amansız bir hastalığa yakalanan oğulları Lorenzo Odone'yi ölümden kurtarma çabalarını anlatıyor. Baba Augusto Odone, bir yıldan az bir sürede eşi Michaela'nın da yardımlarıyla hastalığa çözüm bularak oğlu Lorenzo'yu ölümden kurtarıyor. Türkiye'de nükleer tıp uzmanı Cem Kınacı'nın hikâyesi de Lorenzo'nun Yağı filmini hatırlatıyor.

Kaynak: zamangazetesi.com

20 Ekim 2008 Pazartesi

kızımın okulundan resimler

kaydırakta kayamadık ama üstünde durmak bile benim kızımı mutlu etti

kızımın okulundan resimler

kaydırak biniyoruz

kızımın okulundan resimler

oyun salonunda ata binmeye çalışıyoruz

elif'in resimleri


elif'in resimleri


kızımın okulundan resimler


kızımın okulundan resimler


kedim tintinin resimleri

burda elini uzatıyor ama akvaryumun dışından

kedim tintinin resimleri

akvaryumu ve balıkları çok merak etti bende kapagı açtım nerdeyse patilerini
uzatıp yakalayacak ama ben müsade etmedim

kızımın okulundan resimler


kızımın okulundan resimler


kedim tintinin resimleri


kedim tintinin resimleri


kedim tintinin resimleri


kedim tintinin resimleri


kedim tintinin resimleri


elif'in arkadaşları ile resimleri

komşuların havalı gençleri

elif'in arkadaşları ile resimleri


elif'in arkadaşları ile resimleri


elif'in arkadaşları ile resimleri


ŞEKER HASTALIĞI

ŞEKER HASTALIĞI :Vücudun şeker yakmasında ortaya çıkan bozukluğun neden olduğu bir hastalıktır. Tıp dilinde diabet denir. Pankreas, kandaki şeker miktarını kontrol eden ve adına insülin denilen bir madde salgılar. Pankreas bu görevini yerine getirmezse, kandaki fazla şeker, karaciğere depo edilir. Aç karnına alınan 100 gram kanda 80 miligram şeker vardır. Bu miktar yemekten 1-2 saat sonra 140 miligrama kadar yükselir. Kandaki şeker miktarı hastalığın durumuna göre aşağıdaki gibi tespit edilir. şeker durumu Açken Yemekten 1-2 saat sonra Normal kimselerde 80 mg. 140 mg. Orta derecede 130 mg. 190 mg. Ağır derecede 160 mg. 215 mg. 2 çeşit şeker hastalığı vardır. - şekersiz Diabet : Hipofiz bezinin arka tarafından salgılanan antidiüretik hormonun yetmezliği sonucu ortaya çıkan bu çeşit şeker hastalığına, tıp dilinde diabetes insipidus denir. - şekerli Diabet :Pankreasın salgıladığı insülin yetmezliği sonucu ortaya çıkan bu çeşit şeker hastalığına, tıp dilinde diabetes mellitus denir. şeker hastalığını doğuran nedenler dengesiz beslenme, şişmanlık veya sinir bozukluğudur. Bazı kimselerde de irsiyet önemli bir rol oynar. hastalığın başlangıcında çok yemek ve su içmek ihtiyacı vardır. İdrar miktarı da artar. Kadınların idrar yapma yerlerinde kaşıntı vardır. Ayrıca devamlı yorgunluk hali görülür. İleri safhada devamlı baş ağrısı, el ve ayak titremeleri, iştahsızlık, aseton kokusuna benzer nefes kokusu, ter kokusu, adele krampları, hafıza zayıflığı, kısmi veya tam felç, iyileşmeyen yaralar ve uykuda sayıklama görülür. şeker hastalığı tedavi edilmezse sonuç damar sertliği, kalp yetmezliği, göğüs anjini, görme zayıflığı, katarakt, karaciğer hastalıkları, siroz olabilir. İki çeşit şeker koması vardır. - Diabetik Koma :Daha ziyade şeker hastalarında görülür. Nedeni, insülin verme zamanını geçirmek, gerektiğinden az miktarda insülin vermek, bağırsak iltihabı, bademcik iltihabı, grip veya iyileşmeyen yaralardır. - şeker Eksikliği Koması : Tıp dilinde hipoglisemi adı verilen bu çeşit koma, terleme, titreme, çırpınma huzursuzluk, şiddetli açlık, ve aşırı duygusallıkla başlar. Nedeni, fazla miktarda insülin vermek veya çok miktarda karbonhidratlı yiyeceklerle beslenmektir. şeker hastaları haftada en az iki kere ılık banyo yapmalıdır ve sonra da vücutlarının her tarafını ılık bir havlu ile ovmalıdır. Kabız veya ishal olmamalıdırlar. Perhiz yapmalıdırlar. Erken yatıp erken kalkmalıdırlar. Ağız, boğaz ve diş sağlığına aşırı özen göstermelidirler. Masaj, beden hareketleri ve açık havada yürüyüşü ihmal etmemelidirler.

17 Ekim 2008 Cuma

Parrot Cay ve COMO Shambhala Retreat



Hotel Information:
A private island resort, based Northeast of the main island of Providenciales, Parrot Cay & COMO Shambhala Retreat has a total of 58 rooms, suites, and private beach houses. Parrot Cay & COMO Shambhala Retreat is a retreat for those who seek total relaxation and rejuvenation of body and soul. White, sandy beaches, clear turquoise waters, and kaleidoscopic marine life make Parrot Cay & COMO Shambhala Retreat the ideal place to unwind. The tranquil setting is further enhanced by the understated elegance of the resort's design. The holistic spa "Shambhala" introduces body treatments, massages, yoga, and walks in a unique and spectacular setting. Available are Balinese, Thai, Aromatherapy, Swedish, and Indian Head massages.

Contact:
PO Box 164, Providenciales, Turks & Caicos Islands, British West Indies,

(+1-649) 946-7788

(+1-649) 946-7393

16 Ekim 2008 Perşembe

clubhouse



Clubhouse


Whether you enjoy the panoramic views from the spectacular setting indoors or from the popular outdoor patio, Whitetail’s beautiful lodge-style clubhouse strikes the perfect balance of top-drawer amenities and relaxing retreat for golfers and non-golfers alike. The comfortable yet quietly elegant decor and custom-designed facilities include a full-service restaurant, a lounge, and well-outfitted men and women’s locker rooms. The distinctive fireplace, pool table, and flat screen TVs add to the allure for a diverse crowd and make it an ideal venue to gather for lunch or to host a special, catered event.

Golfün Tarihçesi , golf nasıl oynanır ,

Önceleri tahtadan yapılan golf topları 17. yüzyıl başlarında tüyden yapılmaya başlandı. Kaynatılmış tüylerin bir deri kılıf içine sıkıştırılarak doldurulması ve dikilmesiyle yapılan bu topların üretimi daha pahalıya mal oluyor ve çok zaman alıyordu. 1848 yıllarında bu toplardan, daha ucuz olan güteperka topların geliştirilmesi oyunun yaygınlaşmasında önemli rol oynadı. Golf sopalarıda başlangıçta tahtadan yapılıyordu; 18.yüzyıl sonlarında topu engebeli alanlardan çıkarmaya yarayan demir topuzlu golf sopası (Iron) kullanılmaya başlandı. 20.yüzyıl başlarında daha sert ve kauçuk Kaplı topların kullanılmasıyla birlikte Carya cinsi ağaçtan yapılan sopaların yerini dikişsiz çelik sopalar aldı.

Golf sporunda iki oyun biçimi vardır; stroke play (vuruş oyunu) ve stablefort (puan oyunu). Stroke Play'de topu en az vuruşla deliğe sokan oyuncu kazanır. Stablefort'ta ise her oyuncu turnuvada yer alan bütün öteki oyuncularla mücadele eder ve handicapına göre her çukurdan aldığı puanlar toplanır ve en çok puanı yapan oyuncu kazanır.


Golf, golf oyunu pek çok doğal ve yapay engelin bulunduğu 500 bin metrekarelik bir sahada oynanan bir açık hava sporudur. Sahanın çeşitli yerlerinde değişik puan değerlerinde 18 delik bulunur. "tee (başlanılan yer)", "fairway (sahanın orta bölümü)" ve "green (bayrağın bulunduğu bölge)" bölümlerinin bulunduğu alanlarından dördü 200 metreden kısa, 14'üyse 200-500 metre uzunluğundadır. Başlangıç vuruşunda top tee (golf pimi) üzerine konur. Bu noktadan deliğe mesafe 228 metreye kadar ise 3 parlık (vuruşluk), 229-434 metre arasındaysa 4 parlık, daha uzunsa 5 parlıktır.


Golfün Tarihçesi , golf nasıl oynanır ,

Önceleri tahtadan yapılan golf topları 17. yüzyıl başlarında tüyden yapılmaya başlandı. Kaynatılmış tüylerin bir deri kılıf içine sıkıştırılarak doldurulması ve dikilmesiyle yapılan bu topların üretimi daha pahalıya mal oluyor ve çok zaman alıyordu. 1848 yıllarında bu toplardan, daha ucuz olan güteperka topların geliştirilmesi oyunun yaygınlaşmasında önemli rol oynadı. Golf sopalarıda başlangıçta tahtadan yapılıyordu; 18.yüzyıl sonlarında topu engebeli alanlardan çıkarmaya yarayan demir topuzlu golf sopası (Iron) kullanılmaya başlandı. 20.yüzyıl başlarında daha sert ve kauçuk Kaplı topların kullanılmasıyla birlikte Carya cinsi ağaçtan yapılan sopaların yerini dikişsiz çelik sopalar aldı.

Golf sporunda iki oyun biçimi vardır; stroke play (vuruş oyunu) ve stablefort (puan oyunu). Stroke Play'de topu en az vuruşla deliğe sokan oyuncu kazanır. Stablefort'ta ise her oyuncu turnuvada yer alan bütün öteki oyuncularla mücadele eder ve handicapına göre her çukurdan aldığı puanlar toplanır ve en çok puanı yapan oyuncu kazanır.


Golf, golf oyunu pek çok doğal ve yapay engelin bulunduğu 500 bin metrekarelik bir sahada oynanan bir açık hava sporudur. Sahanın çeşitli yerlerinde değişik puan değerlerinde 18 delik bulunur. "tee (başlanılan yer)", "fairway (sahanın orta bölümü)" ve "green (bayrağın bulunduğu bölge)" bölümlerinin bulunduğu alanlarından dördü 200 metreden kısa, 14'üyse 200-500 metre uzunluğundadır. Başlangıç vuruşunda top tee (golf pimi) üzerine konur. Bu noktadan deliğe mesafe 228 metreye kadar ise 3 parlık (vuruşluk), 229-434 metre arasındaysa 4 parlık, daha uzunsa 5 parlıktır.