27 Aralık 2008 Cumartesi

'Benim Çocuğum Da Yaramazlık Yapabilseydi Diye Çok İmrendim'


Zihin ve bedensel engelli çocuğu olan bir anne, sağlıklı çocuklarının yaramazlıklarından, haylazlığından şikâyet eden anneleri gördükçe ne düşünür? Bu sorunun cevabını elbette en iyi onlar verebilir.

24 yaşında engelli bir oğlu olan Hacer Günday, bunlara şahit oldukça ağladığını söylüyor. Benim çocuğum da sağlıklı olsa da yaramazlık yapabilse diye düşünüp üzülüyormuş Hacer Hanım. Sonra da kızarmış şikâyetçi annelere, evlatlarının kıymetini bilmelerini öğütlermiş. Fatih`te Sev&Al modaevinin sahibi olan Hacer Günday, sağlıklı doğduğu halde ateşli hastalıklar yüzünden zihin ve bedensel engelli hale gelen ve 5 yaşında yürüyemez ve konuşamaz diye rapor verilen oğlu Yavuz`u hayata kazandırabilmek için gösterdiği çabaları Zaman`a anlattı. Sürekli kilo kaybeden bebeğe tüberküloz teşhisi konulmuş. 3 yaşına kadar üniversite hastanesinde tedavi edilmeye çalışılan, sürekli burnundan hortumla beslenen ve yatağa bağımlı olan çocuğun 15 günlük ömrü kaldığı söylenmiş bir gün.

Bütün ilaçları hastanede bırakıp `ölecekse de kucağımda ölsün` diyerek son bir umutla bebeğini alıp memleketi Sivas`ın Sarıçiçek yaylasına giden Hacer Hanım, onu yaşatmak için elinden geleni yapmış. Annelik içgüdüsüyle tamamen doğal ve günlük gıdalarla beslediği bebeğinin 4 ay içinde kilo almaya başlamasıyla yeniden umutlanmış. 5 yaşına kadar Yavuz`u iyileştirmek için uğraşan annenin asıl mücadelesi çocuğunun hiçbir zaman yürüyemeyeceği ve konuşamayacağı söylendiği zaman başlamış. Evladının engelli olabileceğine hiçbir zaman inanmayan ve bunu kabullenmeyen Hacer Hanım, `İyi ki kabul etmemişim. Ben mücadele etmesem Yavuz, şimdi hem bana hem devlete yük olacaktı.` diyor.

Amerikalı uzman bile şaşırdı

Vücut kasları gelişmediği için ayakta duramayan ve dilini kullanamayan Yavuz`u yürütmek için fizik tedavi terapilerine başlayan Hacer Hanım, konuşmayı öğretmek için de her yolu denemiş. Türkiye`ye konferans için gelen Amerikalı bir konuşma uzmanının, `Yavuz zihinsel engelli, konuşamaz!` sözleri annenin son umutlarını da silmiş. Ancak o arada söylediği `dilini tutup sağa sola sallayacak değilsin ya` ifadesi Hacer Hanım`a yeni bir kapı açmış. Yavuz`un çok sevdiği çokokremi dudaklarının kenarlarına sürerek dilini çıkarıp yalamayı öğretmiş. Aynı şekilde düz bir tabağa sürdüğü çokokremi oğluyla beraber yalayarak, bir oyun gibi, kimi zaman yarışa çevirerek dilini kullanmasını sağlamış. Dudağıyla üfleme hareketini yapamayan Yavuz`la pinpon topunu birbirine üfleme ve köpüklü sudan baloncuk üfleme oyunlarına başlamış. Annesinin masa üzerinden üfleyerek kendine gönderdiği topu geri üflemeyi ancak bir haftada başarabilmiş Yavuz. 6 ay sonra Türkiye`ye tekrar gelen doktor, Yavuz`un `anne, baba, getir, gel` gibi kelimeleri söyleyebildiğini görünce, `Ben konuşamaz derken, anne sevgisinin gücünü unutmuşum.` diyerek sevincini ifade etmiş.

Çocuğa eziyet ediyorsun diyorlardı

Yavuz`un çok güçlü bir çocuk olduğunu ve öğrenmek için kendisinden çok mücadele ettiğini belirten Hacer Hanım şöyle konuşuyor: `Sevdiği bir yiyeceği uzak bir yere koyuyor, önce kendim yürüyerek gidip alıyordum. `Sen de benim gibi gelebilirsin` dediğimde Yavuz`un olduğu yere oturup ağlamaya başlayınca hissettiğim duyguları anlatmam mümkün değil. Ama çok kararlıydım. Yılmadan devam ettim. Asla duygularıma yenik düşmedim. Ben üzülsem de, oğlum üzülse de bunu başaracak, diye inandım. Yüzüme karşı birçok kişi bu çocuğa niye bu kadar eziyet ediyorsun, dedi. Engelli çocuğu olan anneler benim yaşadıklarımı herkesten daha iyi anlar. Yavuz`un iyiliği için bırakmamam gerekiyordu. Yaramaz diye şikâyet edilen çocuklara bakıp `Allah`ım ne olur benim çocuğum da yaramazlık yapsa, tabak bardak kırsa ama şu durumda olmasa` diye imrendiğim çok oldu. İki tane de sağlıklı çocuğum var. Hasta bir çocuğun inlemesini dinlemektense gülen, konuşan, bağıran, oradan oraya zıplayan bir çocuğu izlemek kıyaslanamaz. Yaramaz diye sağlıklı çocuklarından şikâyet edenlerin şükretmeyi bilmediklerini düşünüyorum.
Kaynak: Zaman Gazetesi

15 Aralık 2008 Pazartesi

kızımın dogum günü

11/12/1998 kızımın dogum günü.

Kendimiz için oktay ustanın bu güzel tarifini yaptık afiyetle yedik iyi ki dogdun Elif dedik.


Benim melek kızım iyiki dogdun iyiki varsın seni bana veren rabbime şükürler olsun.


İyiki dogdun kızım





MALZEMELER
4 adet yumurta
4 kahve fincanıtoz şeker
1 kahve fincanı su
4 kahve fincanı un
2 kahve fincanı nişasta
vanilya vekabartma tozu
KREMA
3 çorba kaşığı tepeleme nişsta
7 çorba kaşığı toz şeker
150 gr tereyağ
3 buçuk su bardağı süt
1paket kremşanti
1 buçuk çay bardağı soğuk süt
vanila ve 1çay bardağı damla çikolata
HAZIRLANIŞI
Yumurta ve şekeri mikserle koyu kıvama gelinceye kadar çırpılır .1fincan su ve vanilya katıptekrar karıştırılır.Karbonat ve un harmanlanır karışıma ilave edilir.mikserle 1 dk karıtırdıktan sonra yağlayıp unladığımız kek kalıbına boşaltırız .160 derece fırında koyu pembe olana kadar pişirilir.Pişen pandis panya fırından alınır soğumaya bırakılır.
Diğer taraftan nişasta ,şeker,vanilya, süt tencereye alınınır koyu kıvama gelinceye kadar karıştırılarak pişirilir.Ocaktan alınır sıcakken tere yağ ilave edilir arada bir karıştırılarak soğumaya bırakılır.Krem şantive soğuk süt mikserle 3dk çırpılır dolapta bekletilir .Dahasonra soğuyan kremaya ilave edilir vemikserle3dk daha çırpılır.Tekrar dolaba konulur.
soğuyan keküçe bölünür her parça sütle ıslatılır üzerlerine krema sürülür
damla çikolata ve çilek kounulup üç parçayı üst,üste konulur kalan krema pastanın bütününü kapatacak şekilde her tarafına sürülür.Çilek ve damla çikolatayla süslenir buz dolabında 4saat bekletilir servis yapılır Afiyet olsun
oktay ustadan alıntıdır